Kelime anlamı olarak; seslenmek, çağırmak, yardım talep etmek, istemek anlamına gelen dua, Yüce Allah’ın (Celle Celâlühû) sonsuz kudreti karşısında acizliğimizi kabullenip, O’nunla kurduğumuz diyalog köprüsüdür. Dua aynı zamanda zikir ve ibadettir. Peygamber Efendimiz (s.a.v); “Dua ibadetin özüdür.”[1] Buyurmuştur. Zaman mekan kısıtlaması olmadan yapabileceğimiz duanın edep ve adapları bulunmaktadır. Şimdi onlardan bahsedeceğiz;
“Kul herhangi bir şeye lanet ettiğinde o lanet gökyüzüne çıkar. Semanın kapıları ona kapanır. Sonra yere iner, yeryüzünün kapıları da ona kapanır. Sonra sağa sola bakınır, girecek yer bulamaz da o lanet edilen kişiye döner eğer gerçekten lanete layık ise onda kalır. Değilse lanet edene döner.[2]”
Uhud Savaş’ında Peygamber Efendimiz (s.a.v) yaralanır ve mübarek dişi kırılır. Bunu gören ashab-ı kiram bu duruma üzülerek ; “Ya Resurullah dua et de Allah-ü Teala cezalarını versin.” Der.
Peygamber Efendimiz ise; “Ben lanet etmek için gönderilmedim. Hayır dua etmek için, her mahluka merhamet etmek için gönderildim.” Buyurmuşlardır.
Bildiğimiz gibi Yüce Rabbimiz (c.c) affedicidir. Öyle ki kendine koşulan şirki dahi, bu günahtan dönüldüğünde affeder. Gördüğümüz gibi Hz. Peygamber (s.a.v) de İslam’a insanları tebliğ ederken binbir türlü eziyete mahsur kaldı, sabretti yine beddua etmedi. Onlar ki; Hürmetine evrenin yaratıldığı peygamber ve evrenin yaratıcısı Yüce Allah’tır (Celle Celâlühû). Onlar dahi affediciyken biz aciz kulların haddine midir affetmeyerek kinle öfkeyle beddua etmek? Hele ki bunun yükümlülüğünün ne kadar ağır olduğunu biliyorken..
Peygamber Efendimiz ‘e (s.a.v) hangi dua daha çok kabul edilir diye sorduklarında;
“Gecenin son saatlerinde ve farz namazlardan sonra yapılan dua”[3] buyurmuşlardır.
“İki şey vardır, asla reddedilmezler: Ezan esnasında yapılan dua ile insanlar birbirine girdikleri savaş sırasında yapılan dua.”[4]
“Ezan ile kamet arasında yapılan dua reddedilmez.”[5]
“Kulun Rabbine en yakın olduğu hal secde halidir. İşte bu sebeple secdede çok dua etmeye bakın!”[6]
“Müslüman kişi için üç vakit vardır, onlarda dua ederse, sıla-i rahmi kıran ve günah olan bir şey taleb etmedikçe, kendisine mutlaka icabet edilir: Namaz için müezzin ezan okurken susuncaya kadar, savaşta iki saf karşılaşınca Allah aralarında hükmedinceye kadar, yağmur yağarken kesilinceye kadar.”[7]
“Gecenin son saatlerinde ve farz namazlardan sonra yapılan dua kabul edilir”[8]
“Ramazan`ın ilk gecesinde Cennet kapıları açılır. Her gece sabaha kadar bir münadi seslenir: Günahlarının affedilmesi için istiğfar eden yok mu? Tevbe eden yok mu? Allah tevbesini kabul buyursun. Dua eden yok mu? Cevap verilsin. Kendisi için bir şey isteyen yok mu? isteği hemen karşılansın.”[9]
“Oruçlunun iftar vaktindeki duası reddedilmez.”[10]
Son Olarak; Başımız sıkıştığında ya da bir dileğimizin gerçekleşmesi adına yaptığımız duayı sadece bu sıkıntılı zamanlarda değil, herhangi bir nimete kavuştuğumuzda sağlık sıhhat bulduğumuzda, kötülüklerden, musibetlerden korunmak adına, güzel ahlaka sahip olmak ,doğru yoldan sapmamak, Allah’ın rızasını Peygamber’in(s.a.v) şefaatini kazanmak için de dua edilmelidir. Tüm bu bahsi geçen hususları dikkate alarak Yüce Yaradan’a ellerimizi açmak en sahih olanıdır.
[1] Tirmizi Da’avat 1
[2] Ebu Davud, Tirmizi
[3] Tirmizi.Daavat.79
[4] Muvatta,Nida7.(1.70)
[5] Ebu Davud.Salat 35
[6] Müslim, Salat 215
[7] Kütüb-i Sitte
[8] Tirmizî, Daavât 79]
[9] [Müsned, 4:22]
[10] Tirmizi,Daavat,129