Esmâ kelimesi Arapçada, isim kelimesinin çoğuludur. Hüsnâ ise güzel hatta en güzel demektir. “En güzel isimler” anlamına gelen Esmâ-i Hüsnâ/Esmâü’l-Hüsnâ tamlaması, Allah Te‘âlâ’nın isimlerini ifade etmek için kullanılan bir tamlamadır.

Tamlamada yer alan “güzel” ifadesi, yalnızca bizim anladığımız genel şekliyle, iyi, güzel ve hoş gibi anlamları kapsamamakta, Allah Te‘âlâ’nın noksan sıfatlardan tamamen uzak oluşu gibi zatına yakışır özelliklerinin tamamını kapsamaktadır.

Allah Te‘âlâ zâtını Kur’ân-ı Kerîm’de İhlâs Sûresi’nde vurguladığı özelliklerinin yanı sıra: “O’nun benzeri olan hiçbir şey yoktur.” (Şûrâ Sûresi, 11) şeklinde tanımlamıştır. Bu tanımlama, O’nun herhangi bir şekilde düşünülemeyeceğini göstermektedir. Dolayısıyla onun zatını bir nesne/cisim gibi, bilebilmek ve anlayabilmek mümkün değildir. O’nu tanıyabilmek ancak isim ve sıfatlarını tanımakla mümkün olabilmektedir. Esmâü’l-Hüsnâ’nın ve bu kapsama dâhil olan ve olmayan isim ve sıfatların bizler için en önemli yanı hiç şüphesiz budur.

İlk insan olan Hazreti Âdem’in (A.S.) aynı zamanda ilk peygamber oluşu bizlere, Allah Teâlâ’nın varlığı ve birliği anlamına gelen tevhîd inancının aslî inanış olduğunu, sonradan ortaya çıkan bâtıl birtakım inanışların, tevhîdden kopmuş olan inanış şekilleri olduğunu anlatmaktadır.

Allah Teâlâ’nın isimlerinden bahsedildiğinde evvela O’nun, zatını isimlendirmiş olduğunu ifade etmek gerekir. Her işimizin başında çekmeyi şiar edindiğimiz “besmele”de de O’nun, kendi ismine yaptığı vurgu söz konusudur.

Esmâü’l-Hüsnâ’nın bu derece yaygın ve bilinir olması en başta Kur’ân-ı Kerîm’e dayanır. Yüce Allah, A’râf Sûresi’nin 180, Tâhâ Sûresi’nin 8, İsrâ Sûresi’nin 110 ve gerek sabah namazlarının gerekse de akşam namazlarının ardından son üç ayetinin okunmasında pek çok fazilet bulunduğu beyan edilmiş olan Haşr Sûresi’nin son âyetinde Esmâü’l-Hüsnâ tamlamasını ifade buyurmuştur.

İslâm dininin ana kaynaklarından biri, Kur’ân-ı Kerîm’in yanında Peygamber Efendimiz’in (S.A.V) sünnetidir. Kur’ân-ı Kerîm bazı konulardan genel olarak bahsetmiş ve açıklamasını sünnete yani Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) açıklamalarına havale etmiştir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de genel olarak kullanılan Esmâü’l-Hüsnâ terkibi, hadis-i şeriflerde açıklanmış hatta bazı hadis-i şeriflerde bu tamlamaya dâhil olan isimlerin her biri birbiri ardınca zikredilmiştir.

Esmâü’l-Hüsnâ’nın Faziletleri

Allah Teâlâ’nın isimleri, O’nu tanımamızı sağladığı gibi, O’nun yüceliğini tasdik etmemizin ve ibadetlerimizin de yegâne vasıtasıdır. Nitekim konuyla ilgili bir ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur:
“(Habibim sen onlara) de ki: İster ‘Allah’ deyin, ister ‘Rahmân’ deyin, nasıl çağırırsanız çağırın. En güzel isimler O’nundur.” (İsrâ Sûresi, 110)

Yine bir başka ayet-i kerimede, ism-i şeriflerin, Allah Teâlâ’ya –manevî olarak- yaklaşmanın da vesilesi oldukları bildirilmiştir:
En güzel isimler Allah’ındır. O halde siz O’nu o güzel isimleriyle çağırın (duâ ve ibâdet edin).” (A’râf Sûresi, 110)

Kur’ân-ı Kerîm’de, Allah Teâlâ’yı zikretmenin önemine yönelik vurgular yer almakta, bu fiil “tesbih” ifadesiyle karşılanıp Allah Teâlâ’nın isimlerine atıf yapılarak kullanılmaktadır. Yani Allah Teâlâ’nın isimlerini zikir edinmek, Kur’ân-ı Kerîm tarafından emir ve tavsiye edilmiş bir iştir.

Bu zikirlerden biri de “besmele”dir hiç şüphesiz. Zira o, her sûrenin başında tekrarlanmakta, -meşru olan- her işin başında çekilmesi emredilmekte ve Allah Teâlâ’nın birden fazla ismini kapsamaktadır.

Zikir her şeyden önce Allah Teâlâ ile irtibat kurmanın vesilesidir. Bir kimse zikir üzere olduğu müddetçe Allah Teâlâ ile beraberdir. Dolayısıyla O’ndan hakkıyla sakınmak ve her an O’nun gözetiminde olduğumuz bilinciyle hareket eder bir hâle gelmek, ancak zikre devam etmekle gerçekleşebilecek bir iştir.

Allah Teâlâ’nın isimlerinin genel faziletlerinin yanında, Esmâü’l-Hüsnâ tamlamasında yer alan isimlerin özel birtakım faziletleri söz konusudur. Bu faziletlerin başında, Esmâü’l-Hüsnâ’yı ezberlemenin cennete girme vesilelerinden oluşu gelir. Bu müjde, Peygamber Efendimiz (S.A.V) tarafından şöyle ifade buyrulmuştur:
Allah’ın doksan dokuz -yüzden bir eksik- ismi vardır. Bunları ezberleyip benimseyen (ihsâ) cennete girer. O tektir, tek olanı sever.” (Ebû Dâvûd)

Hadis âlimlerimizden bazıları Esmâü’l-Hüsnâ’dan bahseden hadîs-i şerîflerin mütevatir yani inkâr edilemeyecek derecede kuvvetli olduğunu belirtmişler, bazıları ise mütevatir olmasa bile meşhur seviyesinde olduğunu ifade etmişlerdir. Özetle, Esmâü’l-Hüsnâ’dan olan ism-i şerîfleri virt (ders niteliğinde zikir) edinmek dinen meşru bir iştir ve bunda, kişiyi Allah Teâlâ’nın rızasına erişmeye götürecek derecede pek çok fazilet söz konusudur. Bu faziletlerden bazıları hadîs-i şerîflerde beyan edilmiş, bazıları ise velilerin birtakım müşahede ve tecrübelerine bağlı olarak ortaya çıkıp onlardan sadır olmuştur. Bu kapsamda Esmâü’l-Hüsnâ üzerine müstakil eserler kaleme alınarak anlam ve faziletleri toplanmış, bu alanda kaleme alınmış eserlerle konu etrafında geniş bir literatür oluşmuştur.

Hadîs-i şerîfler ve ulemanın kavilleri ışığında Allah Teâlâ’yı tanımamızın vesilesi olan isimlerin anlamları ve faziletlerine temas etmeye çalışalım. Gayret bizden, tevfik Allah Teâlâ’dandır.

Esmâü’l-Hüsnâ, Allah (Celle Celâlühû)’ın 99 İsmi

1- Allah (Celle Celâlühû): “Eşi benzeri olmayan, bütün noksan sıfatlardan münezzeh tek ilah, Her biri sonsuz bir hazine olan bütün isimlerini kuşatan özel ismi. İsimlerin sultanı.”
2- Er-Rahmân: “Dünyada bütün mahlûkata merhamet eden, şefkat gösteren, ihsan eden.”
3- Er-Rahîm: “Ahirette, müminlere sonsuz ikram, lütuf ve ihsanda bulunan.”
4- El-Melik: “Mülkün, kâinatın sahibi, mülk ve saltanatı devamlı olan.”
5- El-Kuddûs: “Her noksanlıktan uzak ve her türlü takdise lâyık olan.”
6- Es-Selâm: “Her türlü tehlikelerden selamete çıkaran.”
7- El-Mü’min: “Güven veren, emin kılan, koruyan.”
8- El-Müheymin: “Her şeyi görüp gözeten.”
9- El-Azîz: “İzzet sahibi, her şeye galip olan.”
10- El-Cebbâr: “Azamet ve kudret sahibi. Dilediğini yapan ve yaptıran.”
11- El-Mütekebbir: “Büyüklükte eşi, benzeri olmayan.”
12- El-Hâlık: “Yaratan, yoktan var eden.”
13- El-Bâri: “Her şeyi kusursuz ve uyumlu yaratan.”
14- El-Musavvir: ”Varlıklara şekil veren.”
15- El-Gaffâr: “Günahları örten ve çok mağfiret eden.”
16- El-Kahhâr: “Her şeye, her istediğini yapacak surette, galip ve hâkim olan.”
17- El-Vehhâb: “Karşılıksız hibeler veren, çok fazla ihsan eden.”
18- Er-Rezzâk: “Bütün mahlûkatın rızkını veren ve ihtiyacını karşılayan.”
19- El-Fettâh: “Her türlü müşkülleri açan ve kolaylaştıran, darlıktan kurtaran. ”
20- El-Alîm: “Gizli açık, geçmiş, gelecek, her şeyi en ince detaylarına kadar bilen.”
21- El-Kâbıd: “Dilediğine darlık veren, sıkan, daraltan.”
22- El-Bâsıt: “Dilediğine bolluk veren, açan, genişleten.”
23- El-Hâfıd: “Dereceleri alçaltan”
24- Er-Râfi: “Şeref verip yükselten.”
25- El-Mu‘ız: “Dilediğini aziz eden, izzet veren.”
26- El-Müzil: “Dilediğini zillete düşüren.”
27- Es-Semi: “Her şeyi en iyi işiten.”
28- El-Basîr: “Gizli açık, her şeyi en iyi gören.”
29- El-Hakem: “Mutlak hâkim, hakkı batıldan ayıran. Hikmetle hükmeden.”
30- El-Adl: “Mutlak adil, çok adaletli.”
31- El-Latîf: “Lütuf ve ihsan sahibi olan. Bütün incelikleri bilen.”
32- El-Habîr: “Olmuş ve olacak her şeyden haberdar.”
33- El-Halîm: “Cezada, acele etmeyen, yumuşak davranan.”
34- El-Azîm: “Büyüklükte benzeri yok. Pek yüce.”
35- El-Gafûr: “Affı ve mağfireti bol.”
36- Eş-Şekûr: “Az amele, çok sevap veren.”
37- El-Aliyy: “Yüceler yücesi, çok yüce.”
38- El-Kebîr: “Büyüklükte benzeri yok, pek büyük.”
39- El-Hafîz: “Her şeyi koruyucu olan.”
40- El-Mukît: “Her yaratılmışın rızkını, gıdasını veren, tayin eden.”
41- El-Hasîb: “Kulların hesabını en iyi gören.”
42- El-Celîl: “Celâl ve azamet sahibi olan.”
43- El-Kerîm: “Keremi, lütuf ve ihsanı bol, karşılıksız veren, çok ikram eden.”
44- Er-Rakîb: “Her varlığı, her işi her an görüp, gözeten, kontrolü altında tutan.”
45- El-Mucîb: “Duaları, istekleri kabul eden.”
46- El-Vâsi: “Rahmet, kudret ve ilmi ile her şeyi ihata eden'”
47- El-Hakîm: “Her işi hikmetli, her şeyi hikmetle yaratan.”
48- El-Vedûd: “Kullarını en fazla seven, sevilmeye en layık olan.”
49- El-Mecîd: “Her türlü övgüye layık bulunan.”
50- El-Bâis: “Ölüleri dirilten.”
51- Eş-Şehîd: “Her zaman her yerde hazır ve nazır olan.”
52- El-Hakk: “Varlığı hiç değişmeden duran. Var olan, hakkı ortaya çıkaran.”
53- El-Vekîl: “Kendisine tevekkül edenlerin işlerini en iyi neticeye ulaştıran.”
54- El-Kaviyy: “Kudreti en üstün ve hiç azalmaz.”
55- El-Metîn: “Kuvvet ve kudret kaynağı, pek güçlü.”
56- El-Veliyy: “İnananların dostu, onları sevip yardım eden.”
57- El-Hamîd: “Her türlü hamd ve senaya layık olan.”
58- El-Muhsî: “Yarattığı ve yaratacağı bütün varlıkların sayısını bilen.”
59- El-Mübdi: “Maddesiz, örneksiz yaratan.”
60- El-Muîd: ”Yarattıklarını yok edip, sonra tekrar diriltecek olan.”
61- El-Muhyî: “İhya eden, dirilten, can veren.”
62- El-Mümît: “Her canlıya ölümü tattıran.”
63- El-Hayy: “Ezeli ve ebedi hayat sahibi.”
64- El-Kayyûm: “Varlıkları diri tutan, zatı ile kaim olan.”
65- El-Vâcid: “Kendisinden hiçbir şey gizli kalmayan, istediğini, istediği vakit bulan.”
66- El-Macîd: “Kadri ve şanı büyük, keremi, ihsanı bol olan.”
67- El-Vâhid: “Zat, sıfat ve fiillerinde benzeri ve ortağı olmayan, tek olan.”
68- Es-Samed: “Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, herkesin muhtaç olduğu.”
69- El-Kâdir: “Dilediğini dilediği gibi yaratmaya muktedir olan.”
70- El-Muktedir: “Dilediği gibi tasarruf eden, her şeyi kolayca yaratan kudret sahibi.”
71- El-Mukaddim: “Dilediğini, öne alan, yükselten.”
72- El-Muahhir: “Dilediğini sona alan, erteleyen, alçaltan.”
73- El-Evvel: “Ezeli olan, varlığının başlangıcı olmayan.”
74- El-Âhir: “Ebedi olan, varlığının sonu olmayan.”
75- El-Zâhir: “Varlığı açık, aşikâr olan, kesin delillerle bilinen. ”
76- El-Bâtın: “Akılların idrak edemeyeceği, yüceliği gizli olan. ”
77- El-Vâlî: “Bütün kâinatı idare eden.”
78- El-Müteâlî: “Son derece yüce olan.”
79- El-Berr: “İyilik ve ihsanı bol, iyilik ve ihsan kaynağı.”
80- Et-Tevvâb: “Tevbeleri kabul edip, günahları bağışlayan.”
81- El-Müntekim: “Zalimlerin cezasını veren, intikam alan.”
82- El-Afüvv: “Affı çok olan, günahları affetmeyi seven.”
83- Er-Raûf: “Çok merhametli, pek şefkatli.”
84- Mâlik-ül Mülk: “Mülkün, her varlığın sahibi.”
85- Zül-Celâli vel ikrâm: “Celal, azamet ve pek büyük ikram sahibi.”
86- El-Muksit: “Her işi birbirine uygun yapan.”
87- El-Câmi: “Mahşerde her mahlûkatı bir araya toplayan.”
88- El-Ganiyy: “Her türlü zenginlik sahibi, ihtiyacı olmayan.”
89- El-Mugnî: “Müstağni kılan. İhtiyaç gideren, zengin eden.”
90- El-Mâni: “Dilemediği şeye mani olan, engelleyen.”
91- Ed-Dârr: “Elem, zarar verenleri yaratan.”
92- En-Nâfi: “Fayda veren şeyleri yaratan.”
93- En-Nûr: “Âlemleri nurlandıran, dilediğine nur veren.”
94- El-Hâdî: “Hidayet veren.”
95- El-Bedî: “Eşi ve benzeri olmayan güzellik sahibi, eşsiz yaratan.”
96- El-Bâkî: ”Varlığının sonu olmayan, ebedi olan.”
97- El-Vâris: “Her şeyin asıl sahibi olan.”
98- Er-Reşîd: “İrşada muhtaç olmayan, doğru yolu gösteren. ”
99- Es-Sabûr: “Ceza vermede acele etmeyen.”

Sizin yorumunuz Cevaptan vazgeç

Email adresiniz gizli kalacaktır. Zorunlu alanlar şu işaretle bildirilmiştir: *